19 Aralık 2013 Perşembe

Ankara Sıkıntısı




  Ağzımdan çıkan buharı izleyerek ellerim ceplerimde yürüyorum. Cebimde elimle hissettiğim yıpranmış kağıt paranın kaç para olduğunu düşünüyorum. Eğer 10tl çıkarsa bundan sonra hayatım düzene girecek, diye geçiriyorum içinden. Bakıyorum ve 10tl olduğunu görünce bir şov programında beni izleyen binlerce insan varmış gibi kendimi zorlayarak yapmacık bir şekilde seviniyorum. Sonra hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ediyorum. Böyle saçma oyunlar oynuyorum kendi kendimle çoğu zaman. Cebimden çıkan paranın kaç para olduğunu bilip bilmememin hayatım için en ufak bir anlamı olduğuna, keşke az da olsa inandırabilsem kendimi. Önden yürüyen iki gencin ayaklarını izliyorum bir süre. Sanki bir an adımları yavaşlıyor, ayak tabanlarının donmuş asfalta dokunuşlarında, araya sıkışan zamanı görüyorum. Ezilip geçilen anlamsız küçük zaman kırıntılarını. Sonra karşımdan gelen kadın ben bunun hayretini yaşarken garip garip yüzüme bakıp benden uzaklaşıyor. Bir an peşinden gidip onu durdurmak ve çığlık atmasına fırsat vermeden az önce yüzümün neden öyle olduğunu anlatmak geçiyor içimden. Sonra beni anladığını ve kendisinin de daha önce aynı yolda aynı şeyleri gördüğünü söylemesini, yalnız olmadığımızı öğrenince rahatlamış olarak yollarımıza devam ettiğimizi hayal ediyorum. Belki de yollarımıza devam etmez, bi'yerde kahve içeriz beraber. Saatlerce anlatırız birbirimize, aslında deli olduğumuzu düşünerek kimseye anlatamadığımız, normal sanılana göre anormal olan huylarımızı. Ben bunları düşünürken kadın benden daha da uzaklaşarak yoluna devam ediyor. Apartmanın önüne bırakılan donmuş bir kap suyu yalarken buza dili yapışan kediyi görüyorum. Suyu bırakanın zaten bunun olmasını istediğinden neredeyse emin olarak etraftaki binalardan izleyen olup olmadığına bakıyorum. Belki benim gibi çok sıkılan birisi, sırf hayatında iyi ya da kötü ufak bir değişiklik için yapmıştır bunu diye düşünüyorum. Onunla göz göze gelip, o kendisini kınamamı beklerken, onu anladığımı gösteren bir bakışla, onu selamlamak istiyorum ama kimseyi göremiyorum. Ben etrafa bakınırken kedi dilini kurtarıp kaçıyor. Apartmandan çıkarken alt komşunun opera sanatçısı banyo musluğunu, hepsi birbirine benzeyen parçalarından birisini seslendiriken yakalıyorum. Ne zaman kapısını çalıp dilini bilmediğim bu parçalar için musluğunun sanatçı kişiliğine hakaret etsem, yüzüme hep aynı anlamsız ifadeyle bakıp, musluğu yarın tamir ettireceğini söyleyerek kapıyı bir an önce kapatmak için uğraşan orta yaşlı, bira göbekli, beyaz atletli adamı düşününce daha da sinir olup o katı hızla geçiyorum. Evin havasızlık kokan havası karşılıyor beni kapıda. Perdeleri sımsıkı çekili evime girip hızla kapımı kapatıyorum. Sanki birisi ansızın ziyertime gelecekmiş gibi evi hiç dağıtmadan kullanıyorum. Akşam olunca ışıkları kapatıp perdeden sessizce sokağı gözetliyorum. Karşıdaki evlerin açık pencerelerinden içeri sızmaya çalışıyorum. Sohbet ettiğim zamanlar bile oluyor, sigara içmek için pencereye çıkan tanımadığım insanlarla. Mesela bunlardan en çok muhabbetimiz olanı karşı binanın üçüncü katında oturan ileri yaşlı albay emeklisi ekrem bey. Onunla hep aynı zamanlarda sigaraya çıkıyoruz. Daha doğrusu o hep aynı zamanlarda pencereye çıkıp sigarasını yakıyor ben de perdenin arkasında sabırsızlıkla onu bekliyorum. O pek konuşmayı sevmiyor aslında, ben ona uzun uzun dünden farkı olmayan günümü anlatıyorum içimden. O sessizce etrafı izleyip, hızla sigarasını içiyor ve sarı ışıklı salonuna dönüyor, ben de karanlık ve soğuk mağarama. Apartmanda benim katımda bir ses duyunca hemen üstüme çeki düzen veriyorum. Aslında beklediğim ya da gelmesini umduğum hiç kimse yok. Burada yaşadığımı bilen arkadaşım ya da tanıdığım da yok. Olur da yanlışlıkla birisi kapımı çalarsa karşısına şık çıkmak için aslında bütüm çabam. Ayda yılda bir, birisiyle buluşacak olduğum zaman saatler öncesinden hazırlanmaya başıyorum. En az yarım saat önce de buluşacağımız yerde oluyorum. Günümün neredeyse tamamını dolduran bir aktivite oluyor bu bir iki saatlik görüşme. Bütün akşam konuşmalarımızı tekrar tekrar düşünüyorum. Söylediğim bir çok şeyden memnun olmuyorum. Hatta üzerine düşündükçe pişman bile oluyorum. “ben sütlü kahve alayım” gibi basit şeyler oluyor bu pişmanlık boyutuna erişen cümleler çoğu zaman. Akşamlarımı genellikle saatlerce salondaki kitapları izleyerek geçiriyorum. İçlerinde yazanları ya da benim için anlamlarını düşünmüyorum, sadece görüntüleriyle ilgileniyorum. Çok izleyince görüntüleri de keyif vermemeye başlıyor ve tekrar tekrar diziyorum hepsini. Önce yazarlarına göre, sonra alfabetik isimlerine göre, bazen de renklerine göre. Yine beğenmiyorum ama sonunda yoruluyorum ve vazgeçiyorum. Sıkıntıdan her zaman olduğu gibi yine kaçıyorum. Mağaramın en derinlerine, en karanlık kuytularına kaçıyorum. Bana sıkıntı yaratacak hiçbir şey kalmayana kadar kaçıyorum. Kendimle bile baş başa kalamayacak yere kadar kaçıyorum. Uykum olsa da olmasa da saat onbirde yatağa giriyorum. Elime bir kitap alıp okumaya çalışıyorum. Her seferinde birkaç sayfa okuduktan sonra düşüncelere dalıp kitabı bırakıyorum. Bunalıyorum, zevk alıyorum, çoğu zaman da utanıyorum düşündüklerimden. Gün ağarana kadar düşünüyorum. Sonra uyuyakalıyorum. Ertesi gün öğlene doğru uyanıyorum. Aynı tavayı lavabodan alıp, sudan geçirdikten sonra yine aynı sayıda yumurtayı tavanın aynı yerine kırıp, aynı bayatlıktaki ekmekle yiyip, tavayı yine lavabonun aynı yerine bırakıyorum. Sonra işim varmış gibi sokağa çıkıp, aynı yollardan bir yere yetişiyormuş gibi hızlı hızlı yürüyorum. İnsanları izliyorum. Onlarla göz göze gelip benim hakkımda ne düşündüklerini gözlerinde görmeye çalışıyorum. Markete uğrayıp yumurta aldıktan sonra eve dönüyorum. Akşam yumurtasını kırıyorum aynı tavaya. Sonra akşam sigarası için albayı bekliyorum.


Share:

3 yorum:

  1. "Suyu bırakanın zaten bunun olmasını istediğinden neredeyse emin olarak etraftaki binalardan izleyen olup olmadığına bakıyorum" Lütfen o mahalleden taşının.

    YanıtlaSil
  2. Yeraltında notlar devam ediyor...

    YanıtlaSil
  3. Karanlık dehlizlerde mide bulandırıcı, bağımlılık yapıcı bir girdaba mahkum olmuş adam. Çıkmak istiyor mu? Kurtulmak isterse bunun farkına varabilir mi?

    YanıtlaSil

Scroll To Top