12 Şubat 2017 Pazar

Tek Moliere İki Farklı Oyun:Kibarlık Budalası ve Cimri





Kibarlık Budalası - Tiyatro Kedi Oyuncuları


Moliere'in ölümsüz eserinden uyarlanan... şaka böyle başlamayacağım. 


Açıkçası sanatta tüm sınırların yapay olduğunu düşünürüm. Özellikle sanatın öznesi olan insana ulaşmak için sınırların gevşetilir olması önemli... Çevirilerde orijinal metne sıkı sıkıya bağlı kalmak her ne kadar yazara, emeğe, sanata duyulan saygının emaresi olarak yorumlanabilse de katı sınırlar oyunun seyircide yankılanmasına engel olabiliyor. Bu durumda oyun bir zulüme dönüşebiliyor. Son dönemde gittiğim iki farklı Moliere oyunundan Kibarlık Budalası'nda aradığımı bulamazken Cimri'den pek bir zevk aldım. Nedenlerinden çok nasılları üzerine biraz düşünmek istedim.

Kibarlık Budalası'nı Trump'ta, Tiyatro Kedi oyuncularının performansıyla izledim. Günümüz yaşayışı ve değerleri çerçevesinde o kadar eğreti duruyordu ki orijinal senaryo üzerinde pek az değişliklik yapılmış olmalı diye düşündüm . Diyalogları yavan ve yapay buldum.(Mösyö Jourdain'in sonradan görme tavırlarından değil diğer karakterlerden bahsediyorum) "İşte bu benim" düşüncesini verip duygusal boşalma sağlayacak hiç bir öğe bulamamış olmam gerek ki künt bir ifadey ve boş düşüncelerle salondan çıktım aklımda da Haldun Dormen'i izleyebilmek için katlandığım sıkıntılı bir-iki saatten başka aklımda bir şey kalmadı. Belki henüz bu tip oyunlardan tat alacak pencereden bakamıyorum belki ileride yorumlarım değişecek ama yok işte hoşuma gitmedi. Naçizane hissim...


CİMRİ - SEMAVER KUMPANYA OYUNCULARI - ÇEVRE TİYATROSU
 Oyundan Bir Kare: Cimriler Cimrisi Harpagon(Serkan Keskin) Paracıklarının Yerini Unutmuş, Dövünüyor

"Cimri"'ye giderken biraz huzursuzdum, Türkçe'ye uyarlanan oyunlardan dilim yandığı için keyifsiz bir gece geçireceğim olasılıklar dahilindeydi. Beklentimi iyice düşürmüştüm ancak oyun bana umduğumdan çok daha fazlasını verdi. Oyuncular kendilerinden o kadar çok şey katmışlardı ki, oyunun her gün karşılaşabilecek olaylarla dolu abartıdan uzak bir hal aldığını görmek beni rahatlattı. Orijinal metnin ne kadarı kalmıştı geriye bilmiyorum, üzerinde pek çok değişiklik yapılmış bir uyarlamayı andırıyordu ama izleyiciye daha çok yaklaştığı kesindi, üstelik ihtişamından da pek bir şey kaybetmediğini düşündüm. 

Oyunculuklarda yapaylıktan eser yoktu, senaryo akıcıydı, metin dışında gelişen diyaloglar seyirciyi oyunun içine çekiyordu. Harpagon 17. yüzyıl Fransasından bir karakterdi ama daha çok komşuma benziyordu veya komşum 17.yy Fransızlarına... (Komşum bunu duysa muhtemelen çok sevinir). Cleante Kadıköydeki hipster gençleri andırıyordu. Hepsinde biraz ben vardım, dostlarım vardı...  Bazen kahkaha atmaya mecalim kalmadı, bazen Cimri'nin serzenişleriyle üzüldüm. 


(yüzeysel özet: cimri'ye bayıldım, fırsat bulsam tekrar giderim. salon çok basık ilk başta kasvetli geliyor ama ortamı sıcaklaştırıp buzları kırmamızı sağlıyor bir yandan da...)



Cimri'den Bir Kare
Yönetmen: Tansu Biçer ; Oyuncular: Harpagon: Serkan Keskin Cléante: Rojhat Özsoy Elise: Gözde Şencan Valère: Hakan Atalay, La Flèche:İbrahimBarulay, Frosine: Sezin Bozacı, Mariane: Ezgi Ulusoy Tamer, Anselme: Murat Kılıç, Jacques Usta: Yavuz Pekman, Claude Kadın: Selen Şenay, Simon Efendi ve Komiser: Uğur Senkeri, La Merluche: Saniye Samra 



Share:
Yer: İstanbul, Türkiye

2 yorum:

  1. "Cimri"oyununda Harpagon ile Frosin arasındaki paslaşmalar çok eğlendiriyor. Karakterlerin çevremizdeki bir çok insanı andırdığı doğrudur. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sezin Bozacı bambaşka bir fenomen. O kadar farklı rollere bürünebiliyor ki, oynadığı farklı rollerin tek kişi tarafından canlandırıldığını anlamam biraz zaman almıştı =) Çok zengin bir oyunculuk kabiliyeti var.

      Sil

Scroll To Top